Manisa’da, 2’si şehit polis memuru ve 8’i şehit asker olmak üzere 10 şehidin ailelerine Devlet Övünç Madalyası ve Beratı Tevcih Töreni düzenlendi.
Manisa’da, şehit Astsubay Kıdemli Başçavuş İsmail Yavuz, Jandarma Uzman Çavuş Serdar Denizer, Jandarma Uzman Çavuş Erdoğan Kaya, Jandarma Uzman Çavuş Ali Şahin, polis memuru Nedim Erbay, polis memuru Mehmet Uyar, Bakımcı Onbaşı Emrah Aral, Uzman Çavuş Vedat Öz, Uzman Onbaşı Özgür Yatakdere ve Uzman Çavuş Tolga Artuğ’un ailelerine Devlet Övünç Madalyası ve Beratı Tevcih töreni düzenlendi.
Manisa Valiliği öncülüğünde Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü koordinesiyle Anemon Otel’de düzenlenen törende Manisa Valisi Mustafa Hakan Güvençer ve eşi Fatma Dilek Güvençer şehit ailelerini ve diğer konukları kapıda karşıladı.
Tören, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle devam eden programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şehit ailelerine gönderdiği mesaj okundu. Manisa’dan şehit olan asker ve polislerin özgeçmişlerinin okunması sırasında duygulu anlar yaşandı.
Törende duygusal bir konuşma yapan Manisa Valisi Mustafa Hakan Güvençer, “Söylenebilecek sözlerin en değerlisi kadimden beri söylenegeldi. Söyleyen kahramanların birkaç satıra sığdırılmaya çalışılmış ama aslında dünyalara ve ufuklara sığmayacak kadar hayat hikayeleri ve kahramanlıkları söylenebilecek her türlü kelamın üzerinde bize bir şeyler söyledi. Dünyaya ait kelamlar sukut etti. Şimdi sizleri bu sukutun derin ve gerçek çığlığını dinlemeye, ona kulak vermeye davet ediyorum, sizlerden cesaret alarak. Zira burada biliyorum ki o derin sukutun salasını en son hecesine kadar duyabilecek yürekler var. Bizlerin göremediği o ilahi sırrın neşvesini ve pırıltısını görebilecek gözler var. Zamanlardan bir zaman, günlerden bir gün de değiliz. Yerlerden bir yer, topraklardan bir toprak da değiliz. Şuanda burada üzerine bastığımız yer, bedeli sonuna kadar ödenmiş vatandır. Şuanda idrak ettiğimiz zaman o ilahi sırrı duyabilen yüreklerin buluştuğu, seslendiği, söyleştiği, dinlediği, anlaştığı ve seviştiği zamandır ve mukaddestir. Ben görüyorum, biliyorum ve yaşıyorum ki burada yüreğinin tam ortasına ateş düşmüş, dakika ve dakika yüreğinin ortasında bir yangın barındıran anneler var. Yüreğinin yarısını kopartıp eşiyle beraber rabbin rahmet kucağına teydit etmiş eşler var. Keskin bir hançerin kalbine saplandığı ama buna rağmen dimdik ayakta duran, durmak zorunda olan, kendini, ailesini ve çevresini ve giderek dünya ufkunu aydınlatan baba yürekleri var. Gözlerindeki boşluğu baba hasretiyle doldurmaya gayret eden çocuklar var ve bugün bu sukutu dolduran işte bu yüreklerin sesi. Bu ses, bir inanç beyanı, bu ses bir teslimiyet, bu ses bir mücadele, kararlılık beyanı, bir şükür beyanı, bu ses bir müracaat, bu ses bir yakarış. Bu yakarışın ardında bir aşk var. En büyük aşktan beslenen, Allah aşkından beslenen bir millet aşkı, bir vatan aşkı, bir istiklal aşkı var. Aşık varsa maşuk yok mu? Ses veren varsa bu sesi duyan yok mu? Yakaran, müracaat eden varsa, bunu kabul eden yok mu? Bu an, tam da şuan bu seslerin, bu yakarışın, bu yalvarışın, bu müracaatın makamına ulaştığı an, burada ses veren mukaddes mübarek insanlar var ve bu anda kabul makamı arasındaki kocaman bir kabul seyrangahı var. Mübarek olsun. Bu seyrangahta her birimizin üzerine inşallah bir nur iniyor. Ben şuanda aramızda bulunan gazilerimizi çok büyük bir hürmetle kucaklayıp alınlarından, gözlerinden öperken, şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Rabbim onlara rahmet eylesin. Onlar aynı bizler gibi Allah aşkından yola çıkarak bu vatana, bu millete, bu devlete olan sadakatlerini canlarını vererek tescil ettiler. Onlar bizim, içinde yaşadığımız ancak tam manasıyla idrakine varamadığımız ilahi bir sırra şahit olarak şehitlik makamına erdiler. Onlar cennet kapısında önce anne ve balarını, sonra diğer sevdiklerini karşılamak gibi yüksek bir onura mazhar oldular. Mübarek olsun. Onlara gıpta ediyoruz, onlardan güç alıyoruz. Onlara olan sevgimiz, saygımız vatanımıza, milletimize ve devletimize olan sevgi, saygımızı ve sadakatimizi pekiştiriyor. Varsın birileri asil doğduklarını sanadursunlar. Bu millet nasıl asil yaşanır, bunu gösterdi. Bu millet asil yaşandığında nasıl asil ölünebildiğini gösterdi. Bizim çocuklarımız, şehitlerimiz, hayır böylesi bir konuşmada dahi hataya düşmeye, karıştırmaya hakkımız yok. Şehitler dışında, bu millet için iman ve teslimiyet içerisinde ruhunu teslim edenler asil olarak öldüler. Asil yaşamaya ve asil ölmeye elbette talibiz ama duamız şehit olmaktır. Şehitlerimiz asil ölmediler, çünkü onlar zaten ölmediler, onlar diriler. Şu anda bu mekanda sadece birkaç yüz kişi değiliz. Manisa’yı temsil eden 1,5 milyon da değiliz. Şu anda Türkiye’de yaşayan 80 milyon, ya da İslam aleminde yaşayan 1,5 milyar da değiliz. Hz. Adem’den bu yana ve kıyamete kadar inanan, teslim olan, hak ve hakkaniyete sadık olan, belki mazlumiyet yaşayan, ama mahzun ve mağlup olamayan milyarlarca insan şu anda beraberiz ve şehitlerimizi milyonlar, milyarlar, trilyonlar gibi rakamlara sığdırmaya da hakkımız, hududumuz yok. Milyarlarca insan inanan ve teslim olan, mücadele eden insan ve sayılara gelmeyecek şekilde şehitlerle beraberiz. Türk milleti şehitleriyle beraber, dünyada ki, en kıymetli varlıklarını tereddütsüzce ve asla isyana, inkara düşmeden, tam bir iman ve teslimiyet abidesi olarak, makamına uğurlayan değerli anne, babalara, hanımlara, karındaşlara, çocuklara şükran ve minnet borçludur. Bu şükranın ve minnetin küçücük bir nişanesi olarak Büyük Türk Milleti ve Türk Devleti, Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsilen bu milletin samimi şükranına, minnetine, dualarına, o mukaddes sesine tercüman olan, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk milletinin birliğinin, beraberliğinin, gücünün temsilcisi, Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından şehit ailelerine tevcih edilen, Devlet Övünç Madalya ve Beratlarını, Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız adına, değerli anne, baba, kardeş ve çocuklara, sunuyor olmaktan, bu fırsatı bulmuş olmaktan çok büyük bir onur duyuyorum. Büyük millet olmanın en zaruri ve en tabii neticesi olarak, aynı bir türlü durulmak bilmeyen engin denizlerde olduğu gibi, bir türlü zirvesinde karlar eksik olmayan yüce dağlarda olduğu gibi, bu milletin var olmak ve hakkın, hakkaniyetin sancaktarlığını yapma mecburiyetini getirdiği, zorluklar ve zorunluluklar devam ediyor. Tam da bugünlerde hakkın ve hakkaniyetin bayrağının ulaşabildiği kadar uzak ufuklara gidebilmesi için belki ilk adımlar mesabesinde hain, gafil ve dessas canavarların salladığı tehdit parmağını kırmak üzere bizim çocuklarımız, bizim yavrularımız, bizim oğulcuklarımız, artık onlar bizim Mehmetçiklerimiz, bizim Mehmetlerimiz, bizim kahraman evlatlarımız, bizim adımıza şu anda vazife başındalar. Bu vazifelerinde onlara hep birlikte başarı diliyoruz. Onlar cephedeler, biz aynı milletin fertleri olarak, o kahraman oğulların anneleri, babaları, kardeşleri, halaları, amcaları, dayıları, teyzeleri olarak nöbetteyiz. Görev yerimizdeyiz, uyanık olmak mecburiyetindeyiz. Hiç bir şeyi ihmal etmemek, var olduğumuzun farkındalığını hiç unutmamak, terimizi, gözyaşımızı, zamanımızı esirgememek, bastığımız yere sağlam basmak, bu topraktan güç almak, bu toprağa, bu bayrağa, bu millete duyduğumuz o mukaddes aşkı, hiç esirgemeksizin sahaya yansıtmak durumundayız. Onlar orada elleri tetikte canlarıyla mücadele halindeler, biz de burada gözümüz hedefte, elimiz işte vazife başındayız. Kim ki bunu unutur, kim ki gaflete düşer, kim ki ihmale düşer vay haline. Ama bu özel günde, bu özel zamanda tam da şu süreçte biz şehitlerimizin yüksek ulvi makamlarından, mevcudiyetlerinden aldığımız güçle kararlığımızı ve irademizi bir kez daha yüksek sesle ifade ediyoruz. Bu mukaddes mücadele bu millete mübarek olsun. Yolumuz açık olsun, elimizde, avucumuzda bir sancakla hakkın, hakkaniyetin sancağı, kolumuzun gücü düşmesin. Ayağımız sürçmesin, gözyaşlarımıız hiç kimse görmesin, gerekirse yüreğimizin derinliklerine akıtır, başımızı asla eğmeyiz. Bu duygularla tekrar bu salonda bulunan bütün çalışma arkadaşlarım, Manisalı kardeşlerim, hemşerilerim, Türk Milleti ve Türk Devleti adına şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum” dedi.
Yapılan konuşmanın ardından şehit asker ve polis ailelerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan adına Devlet Övünç Madalyası ve Beratı Manisa Valisi Mustafa Hakan Güvençer tarafından takdim edildi. Program toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.
Programa Manisa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Güzgülü, 1. Piyade Eğitim Tugay Komutanı Albay Güven Dere, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, Manisa Barosu Başkanı Ali Arslan, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, vali yardımcıları, kaymakamlar, İl Emniyet Müdürü Fevzi Bilgiç, ilçe belediye başkanları, daire müdürleri, askeri erkan, gaziler ve şehit yakınları katıldı.